İran’ı neden 'savunuyoruz'? Kemal Okuyanلماذا "ندافع" عن إيران؟ كمال أوكيان
İran’ı neden 'savunuyoruz'?
Kemal Okuyan
İran’da mollalar rejimini nasıl bilirdiniz?
Uzun bir tartışmaya girmeyeyim. İyi bilmeyiz, “kötü, çok kötü” der geçeriz. Sınıfsal nedenleri var, ideolojik nedenleri var, tarihsel nedenleri var bu yargının. Var da var…
Peki neden İsrail saldırılarına karşı İran’ı savunuyoruz? Tarafsız durmak, hatta “siyonistleri al mollalara çarp, yıkılsın hepsi” demek daha devrimci değil mi?
Değil.
Yıkılsınlar deyince yıkılmıyorlar!
Öyle “ne hıyrını gördük” demek de yetmiyor.
Gelin konuya yakından bakalım.
Elimizde üst üste yığılmış bir dizi veri var. Birini saydık, mollalar rejimi kötü, felaket, karanlık…
Diğerlerini de sıralayalım.
Hâlâ emperyalist sistemin tepesinde duran ABD yalnız son dönemde değil, çok uzun bir süredir İran’a dönük saldırgan bir tutum içinde. Zaman zaman bazı bölgelerini vuruyor, ağır ekonomik yaptırımlar uyguluyor, rejim değişikliği için, hatta ülkenin parçalanması için çaba harcadığı biliniyor.
Bir diğer veri, ABD’nin bölgedeki en yakın müttefiki olan ve kurulduğundan beri sınırlarını genişletmeye çalışan ve son saldırıları icra eden İsrail’in varlığı. İsrail Filistin’deki işgal ve katliamlarının yanı sıra Lübnan’ı sürekli bombalıyor, yıllarca düşmanca tutum sergilediği Suriye’de cihatçıların iktidara gelmesinden sonra istediği gibi hareket ediyor.
Sonra herkesin bildiği gerçek var elimizde: ABD’nin İran’a dönük saldırganlığının bir nedeni de Çin’in artan etkisini sınırlandırmak. İran Çin için hem ticaret yolları hem enerji açısından oldukça önemli bir ülke.
Bu şekilde devam edebiliriz ama yeterli olsa gerek.
Veriler bunlar.
Bu verileri değerlendirmek için bizim elimizde ne var?
Emperyalizme emperyalist savaşlara, ilhak girişimlerine, sınırların değiştirilmesine, ülkelere darbelerle, renkli devrimlerle, fonlarla, derin operasyonlarla müdahale edilmesine karşıyız.
Kamusal ve siyasal alanın dinsel kurallara dayandırılmasına da karşıyız. Her yerde, bütün dünyada laiklik diyoruz.
Sonra, kapitalizmin yıkılması gerektiğini söylüyoruz. Sömürüsüz, sınıfsız bir toplumsal düzenin kurulması için mücadele ediyoruz.
Bunlar bize ait değerler. Biz derken, bütün dünyaya yayılmış bir düşünce ve pratikten söz ediyorum.
Başka tercihler de var. Örneğin din adına savaşanlar, kendi ulusunun herkesin üstünde olduğunu düşünenler ya da ülkesinin her şeye hakkı olduğunu sananlar… Örneğin paraya tapanlar… Örneğin güce tapanlar… Örneğin ABD’ye, İsrail’e tapanlar…
Onlar aynı verileri başka türlü değerlendireceklerdir, değerlendiriyorlar da.
Burada soru, komünistler neden İran’ı destekliyor?
Bu soruya, “İran’ı desteklemiyoruz” diye yanıt vermeyeceğim. Aslında doğru, İran’daki bugünkü yönetimi desteklemiyoruz. Lakin bunu bir kenara koyuyorum ve İsrail ile İran arasındaki gerilimde neden İsrail’in karşısında durduğumuzu yukarıdaki veri ve değerlerimiz ışığında anlatmak istiyorum.
Bizim değerlerimizin bir bütünlüğü var. Ama İsrail’in İran’a saldırmasıyla gelişen olaylarla ilgili veriler bu değerler açısından açık bir biçimde çelişkili.
Çok kaba bir yaklaşımla, laiklik ilkesi ile emperyalizme karşı olmak ilkesi bu örnekte farklı sonuç veriyor. İsrail’in de bir din devleti olduğu gerçeğine rağmen bu böyle. Ya da ABD açısından yaklaşacaksak konuya, “ABD emperyalistse, İran da şeriatçı” türünden bir muhakeme pekala mümkün.
Sömürüye karşı mücadele ilkesi de cabası. “Sömürüyse, İran’da da var!”
Ne oldu şimdi? Neye göre karar vereceğiz?
İlginç gelebilir ama burada yanıt, devrimci mücadelenin çıkarları neye işaret ediyorsadır.
Bu çıkarlar evrensel, uluslararası açıdan değerlendirilir ve bir de tek tek ülkelerdeki mücadele açısından.
Böyle bakınca yeni veriler eklenir listemize:
Başat emperyalist ülke ABD’nin istediği gibi savaş ilan etmesi, işgal girişimlerinde bulunması, hükümetler devirip hükümetler kurması, başka ülkelerde üsler açıp asker bulundurması tek tek ülkelerin siyasal, ekonomik ve kültürel dinamikleri üzerinde ABD ve müttefiklerinin kontrolünü artıracağı için (de) devrimci mücadele açısından büyük bir olumsuzluktur.
ABD ya da bir başka emperyalist aktörün bir ülkede halk düşmanı bir iktidarı şu ya da bu nedenle karşısına alması, ona karşı ayaklanmaya çağırması ya da onun yıkılmasına yardımcı olması, bir sorunun devrimci çözümünü daha da zorlaştırmakta, geniş halk kesimlerinin (geçici de olsa) çok uluslu tekellerin dünyasında yaratılan demokrasi ve özgürlük yanılsamasının peşinden gitmesine neden olmaktadır.
İran örneğinde bütün bunları bir araya getirdiğimizde, ne yazık ki İran’ın iç dinamiklerinde ABD ve İsrail’in “rejim değişikliği” denemelerini boşa çıkaracak ya da onların bu küstah cesaretini kıracak bir bağımsız ve devrimci sınıf hareketi ağırlığını hissettirmiş değil. Kuşkusuz böyle bir ağırlıktan söz edebilseydik, farklı ya da farklı değil de ek değerlendirmeler yapabilirdik.
Bağımsız bir sınıf hareketi ağırlığını hissettirseydi, bu aynı zamanda yurtsever bir konumlanış anlamına da gelir ve işgal girişiminden farksız bu saldırganlık karşısında öncü bir tutum alınırdı. Zaten bir devrim tehdidi altındaki ülkede iktidarı zayıflatmak ne ABD’nin ne İsrail’in işine gelir, bütün dengeler değişirdi.
Bugün İran’da komünist tutum, öncelikli olarak, ABD ve İsrail saldırganlığı karşısında daha direngen bir İran yaratmak için çalışmaktır. “Ben İsrail’e de mollalar rejimine de karşıyım” dediğiniz anda söyledikleriniz doğru bile olsa bağımsız bir tavır almış olmazsınız ve dışsal bir güç olan İsrail’in ekmeğine yağ sürersiniz.
Bu tutum acımasız mollalar rejiminde elbette kolay değil. Ancak “hazır İsrail mollaları hırpalıyorken, biz de fırsattan istifade edelim” politikası ya vatan hainliğiyle ya da işgalcilerin veya işbirlikçi bir hükümetin çanak yalayıcılığı ile sonlanır.
ABD ve İsrail saldırganlığının sonuç verdiği, başarıya ulaştığı bir coğrafyada “devrim” olmaz; tersine devrim ancak o saldırganlığı başarısızlığa uğratma misyonuyla hareket edildiğinde gerçeklik kazanabilir.
Bu kadarı yeterli olmalı. Yeterli değilse…
Ahlakı devreye sokalım isterseniz.
Dünden bugüne, ABD emperyalizmine ve siyonist İsrail’e direnmek, karşı koymak, komünistlerin ve bütün devrimcilerin ahlaki sorumluluğudur. Bu sorumluluk şu ya da bu nedenle geri plana atılamaz, geçiştirilemez ya da bir süreliğine askıya alınamaz.
Yazıya noktayı burada koyalım ve “madem böyle neden Ukrayna savaşında da aynı tutumu almıyorsunuz” sorusu ve benzerlerini bir sonraki yazıda yanıtlayalım.
لماذا "ندافع" عن إيران؟
16 يونيو 2025
كمال أوكيان
كيف كنتم تعرفون نظام الملالي في إيران؟
لن أخوض في نقاش طويل. نعرفه بأنه سيئ، سيئ جداً، ونكتفي بذلك. لهذا الحكم أسبابه الطبقية، والأيديولوجية، والتاريخية… إلخ.
لكن، لماذا ندافع عن إيران في مواجهة هجمات إسرائيل؟
أليس من الأكثر "ثورية" أن نكون محايدين، أو حتى أن نقول: "دَع الصهاينة يصطدمون بالملالي، ولينهاروا جميعًا"؟
الجواب: لا.
قول "لينهاروا" لا يجعلهم ينهارون!
والقول "ما الخير الذي رأيناه منهم؟" لا يكفي أيضاً.
دعونا نلقي نظرة أقرب على المسألة.
لدينا مجموعة من المعطيات المتراكمة. أولاً: نظام الملالي سيئ، كارثي، مظلم…
فلنعدد باقي المعطيات:
الولايات المتحدة، التي لا تزال على رأس النظام الإمبريالي، لم تبدأ عداءها لإيران مؤخرًا، بل هي تتبع سياسة عدائية ضد إيران منذ فترة طويلة. فهي تهاجم بعض مناطقها أحيانًا، وتفرض عليها عقوبات اقتصادية قاسية، وتسعى لتغيير النظام، بل حتى لتقسيم البلاد.
ثم لدينا إسرائيل، الحليف الأقرب للولايات المتحدة في المنطقة، والتي سعت منذ تأسيسها لتوسيع حدودها، وهي من تقود الهجمات الأخيرة. إسرائيل، إضافة إلى احتلالها لفلسطين ومجازرها هناك، تقصف لبنان باستمرار، وفي سوريا تتصرف كما يحلو لها منذ صعود الجهاديين إلى الحكم هناك.
هناك أيضًا حقيقة يعرفها الجميع: أحد أسباب عداء الولايات المتحدة لإيران هو محاولتها الحد من نفوذ الصين المتنامي. فإيران مهمة جدًا للصين من حيث طرق التجارة والطاقة.
يمكننا أن نستمر، لكن يبدو أن هذه المعطيات كافية.
ما الذي نملكه لتقييم هذه المعطيات؟
نحن ضد الإمبريالية، ضد الحروب الإمبريالية، وضد محاولات الضم وتغيير الحدود، وضد الانقلابات والثورات الملونة والتدخلات العميقة في شؤون الدول.
نحن أيضاً ضد تحويل المجال العام والسياسي إلى مجال ديني، وننادي بالعلمانية في كل مكان.
ونحن نؤمن بضرورة إسقاط الرأسمالية، ونناضل من أجل نظام اجتماعي بلا استغلال أو طبقات.
هذه هي قيمنا، وأقصد بـ "نحن" الفكر والممارسة المنتشرة في أنحاء العالم.
هناك اختيارات أخرى بالطبع: من يقاتلون باسم الدين، من يعتقدون أن أمتهم فوق الجميع، أو أن بلادهم تملك الحق في فعل كل شيء، أو من يعبدون المال أو القوة أو أمريكا أو إسرائيل…
هؤلاء سيقيّمون نفس المعطيات بشكل مختلف، وهم يفعلون ذلك.
السؤال هنا هو: لماذا يدعم الشيوعيون إيران؟
لن أجيب بقول "نحن لا ندعم إيران". صحيح أننا لا ندعم النظام الحالي في إيران. لكنني أضع هذا جانبًا، وسأشرح لماذا نقف ضد إسرائيل في توترها مع إيران، في ضوء القيم والمعطيات التي ذكرتها.
لقيمنا تماسك داخلي. لكن المعطيات المتعلقة باعتداء إسرائيل على إيران تتناقض بوضوح من منظور هذه القيم.
لو نظرنا إلى الأمر بشكل مبسط، فسنجد أن مبدأ العلمانية ومبدأ مناهضة الإمبريالية يعطينا نتيجتين مختلفتين في هذه الحالة. رغم أن إسرائيل هي أيضًا دولة دينية، فإن هذا التناقض قائم. وإذا اقتربنا من الموضوع من زاوية أمريكا، يمكن أن يُقال: "إذا كانت أمريكا إمبريالية، فإيران أيضًا ثيوقراطية".
وكذلك مبدأ مقاومة الاستغلال: "لكن هناك استغلال في إيران أيضًا!"
فما العمل إذًا؟ كيف نقرر؟
قد يبدو الأمر غريبًا، لكن الجواب هنا هو: ما الذي يخدم مصالح النضال الثوري؟
يجب تقييم هذه المصالح من منظور عالمي، وأيضًا من منظور الصراع داخل كل بلد على حدة.
ومن هذا المنظور، تُضاف معطيات جديدة:
قيام قوة إمبريالية كبرى مثل الولايات المتحدة بإعلان الحرب كما يحلو لها، والشروع في الغزو، وإسقاط الحكومات وتنصيب أخرى، وإنشاء قواعد عسكرية في بلدان أخرى، يؤدي إلى زيادة سيطرتها على الديناميات السياسية والاقتصادية والثقافية في تلك البلدان، ما يُعد عائقًا كبيرًا أمام النضال الثوري.
وعندما تقف الولايات المتحدة أو أي فاعل إمبريالي آخر في وجه نظام معادٍ للشعب في بلد ما، وتدعو للانتفاض ضده أو تساعد في إسقاطه، فإنها تعقّد إمكانية الحل الثوري، وتدفع شرائح واسعة من الشعب –ولو مؤقتًا– للانخداع بسراب "الديمقراطية والحرية" الذي تسوّقه الشركات متعددة الجنسيات.
في الحالة الإيرانية، عندما نجمع كل هذه العناصر، نجد أنه للأسف، لا يوجد في الداخل الإيراني اليوم حركة طبقية مستقلة وثورية قادرة على إفشال محاولات "تغيير النظام" التي تقودها أمريكا وإسرائيل، أو ردع غطرستهما. ولو وُجد مثل هذا الوزن، لكان من الممكن الحديث عن تقييمات مختلفة أو إضافية.
وجود حركة طبقية مستقلة ووازنة يعني أيضًا تموضعًا وطنيًا، وبالتالي، اتخاذ موقف ريادي في مواجهة هذا العدوان الذي لا يختلف عن الغزو. ثم، في بلد مهدد بثورة حقيقية، فإن إضعاف السلطة لا يخدم لا أمريكا ولا إسرائيل، بل يقلب الموازين كلها.
الموقف الشيوعي في إيران اليوم هو، أولًا وقبل كل شيء، العمل على خلق إيران أكثر صمودًا في وجه عدوان أمريكا وإسرائيل. القول "أنا ضد إسرائيل وضد نظام الملالي" قد يكون صحيحًا في محتواه، لكنه لا يُعبّر عن موقف مستقل، بل يُخدم به كيانًا خارجيًا هو إسرائيل.
هذا الموقف صعب بلا شك في ظل النظام القاسي للملالي. لكن اتباع سياسة "بما أن إسرائيل تهاجم الملالي، فلنستغل الفرصة" لن يؤدي إلا إلى الخيانة الوطنية أو إلى التملق للمحتلين أو حكومة عميلة.
في منطقة نجح فيها العدوان الأمريكي والإسرائيلي، لا تقوم "ثورة". على العكس، لا تصبح الثورة ممكنة إلا حين تُفشل ذلك العدوان.
هذا يكفي الآن. وإن لم يكن كافيًا…
فلندخل البعد الأخلاقي في النقاش.
منذ الأمس وحتى اليوم، مقاومة الإمبريالية الأمريكية والصهيونية الإسرائيلية هي مسؤولية أخلاقية تقع على عاتق الشيوعيين وكل الثوريين. ولا يمكن، لأي سبب كان، تأجيل هذه المسؤولية أو تجاوزها أو تعليقها مؤقتًا.
لنضع نقطة هنا، ولنترك سؤال "إذا كان الأمر كذلك، فلماذا لا تتخذون نفس الموقف في حرب أوكرانيا؟" لمقال قادم.
ليست هناك تعليقات:
إرسال تعليق